24 Ekim 2010 Pazar

REZALETİ GÖRDÜM

Maça gitmek için Zeytinburnu Tren İstasyonu'ndan Abdi İpekçi'ye doğru yürümeye başladığımda maçın çok gergin geçeceğini anlamak zor olmadı. Bağırış çağırış Zeytinburnu kaldırımlarında başlamıştı ve ortalıkta polis gözükmüyordu. Bu gerginlik içinde salonun önüne geldiğimde gerginliğin bir kat daha arttığını gördüm ama neyse ki yeterli sayıda polis vardı. Bir ara Galatasaraylıların içeri alınacağı diğer tarafa gittiğimde içimden bu maçın olaysız geçmesi imkansız dedim. Çünkü GS'liler otobüslerle salona getiriliyor ve inen gruplar malesef adeta olay çıkartmaya geldik şeklinde bir görüntü veriyorlardı. Bu hengame içinde salona girdik.
Maçtan önce beklentilerimiz kaliteli ve başa baş bir mücadele olacağı şeklindeydi. Ne de olsa GS de Fowles ve Agustus gibi 2 dünya yıldızı, toplamda 4 WNBA oyuncusu vardı. Fenerbahçe'de ise Taurisi ve Taylor gibi 2 WNBA yıldızı ve Türkiye'nin en kaliteli Türk oyuncuları vardı. Maç beklediğimiz gibi başa baş başladı ancak iki takımda sezona hazır bir görüntü vermiyorlardı. Bunda yabancı oyuncuların Dünya Şampiyonası nedeniyle takımlara geç katılmasının etkisi büyüktü. Maç ilerledikçe FB uzun oyuncularının etkisi, oturmuş kadrosu ve Taylor faktörü ile farkı açmaya başladı. GS ise FB'nin etkili hücumları ve sert savunması karşısında çok dağınık bir görüntü çiziyordu. Bunun sonucunda 3. çeyreğin ortasında fark 25 sayı oldu. Artık maçın sonucu belli olmuştu. Çünkü görüntü ne FB'nin bu maçı kaybedeceği ne de GS'nin kazanabileceği şeklindeydi.
"GERGİNLİK ARTIYOR"
Oturduğum yer ile GS tribünlerinin arasında 15 metrelik bir masafe ve polis kordonu vardı.
Maçın başından itibaren iki takım taraftarının arasında atışma ve küfür vardı. Hatta iki kez topluca bir hareketlenme oldu, eğer polis olmasaydı 5 bin kişilik GS ve FB taraftar grubunun yumruk yumruğa kavgası olacaktı. 3. periyodun ortasında maçtan umudunu kesen GS taraftarı aşırı reaksiyonlarına başladı. Önce sahaya su bardakları yağdı. Parkede patlayan her su bardağı maçın 15 dakika durmasına neden oluyordu. Hatta bir tanesi de FB'li oyuncu Begüm'ün sırtında patladı. Ayrıca tüm ikazlara rağmen salonda kapalı bardakta neden su satıldığını da yetkililere sormak gerek. Bu esnada sahanın ortasında patlayan bir ses bombası ile oyuncular kaçmaya başladılar. Türk oyucular bunlara alışkın olsa da yabancı oyuncular şaşkınlık içerisindeydi. Hakemler bu görüntü altında içeri girdi ve maça 20 dakika ara verildi. Hakemler döndü ve maçı tekrar başlattılar ancak bu sefer sahaya yine su şişeleri, çakmak ve bozuk para yağdı. Hakemler tekrar içeri girdive oyuncular bençte oturup beklemeye başladılar. Bençe yakın olduğumdan özellikle WNBA oyuncuların şaşkınlıklarını çok iyi gördüm.
Oyuncular arka tribüne bakıp şaşkın gözlerle ne olup bittiğini anlamaya çalışıyolardı. Bu sırada GS tribünlerinden FB bençine atılan bir ses bombası işleri çığrından çıkardı. Artık tek mantıklı yol GS tribünlerinin boşaltılmasıydı ve öyle de oldu. Ayran ve su savaşları arasında GS tribünleri boşaltıldı ve maça devam edildi. Ancak ne yazık ki ortalıkta maç diye bir şey kalmamıştı. Benim bir basketbolsever olarak üzüldüğüm nokta böyle bir maçın bu olaylara sahne olması. Düşünün ki, 8 tane çok önemli yabancı oyuncu Türkiye'de ilk maçlarına çıkıyor ve ilk maçlarında bunlar oluyordu. Oyuncuların düşüncelerini varın siz düşünün. Zaten bir ara Taurisi'nin bir bakışına şahit oldum ki adeta ben nereye geldim diye içinden geçiriyordu.
Üzülerek belirtmek isterim ki basketbolla alakası olmayan bazı GS taraftarları sırf olay çıkarmak için buraya gelmişlerdi. Ve malesef maç hep onların yüzünden duraksadı. Oysa ki bu bir spor müsabakasıydı ve yenmek-yenilmek doğal bir sonuçtu. Sanırım bu olaylar da, GS futbol takımının gidişatının kötü olmasının da etkisi büyüktü. FB taraftarını ise alkışlamak gerek. Çünkü maçın başından sonuna kadar tek bir taşkınlık bile yapmadan takımlarını desteklediler.

"KUPA FENERBAHÇE'NİN"
Zorlu geçmesi beklenen maçta FB hazır olmamasına rağmen rahatlıkla galip ayrıldı ve rakiplerine tüm kupalarda 1 numaralı favori benim mesajını verdi. GS ise kalite kadrosuna rağmen umut vermedi ancak alışma sürecinden sonra GS için daha net konuşabiliriz. Son sözüm de adına düzenlenen kupaya gelmeyen Cumhurbaşkanı'na. Önemli önemsiz toplantılar için sık sık istanbula gelen Cumhurbaşkanı, ne yazık ki adına düzenlenen bir kupaya bir kez daha gelmemişti. Bu da siyasilerimizin gerçek anlamda spora ne kadar destek verdiklerinin önemli bir kanıtıydı.

17 Ekim 2010 Pazar

"KAPASİTESİNİN FARKINDA OLMAYAN ADAM"

2007 yılından beri NBA finali özlemi içinde olan Cleveland Cavaliers için sezon çok iyi başlamıştı. Rakiplerini zorlanmadan yeniyorlar, her maç sonrası NBA finali için hazırız mesajları veriyorlardı. Bu iyi gidişin üzerine Washington Wizards'tan Antawn Jamison'ı gibi skoreri de alarak kafalardaki tüm soru işaretlerini kaldırdılar. Herkesi Lebron James'li, Shaquille O'neal'lı, Antawn Jamison'lı Cavaliers'ın Los Angeles Lakers ile oynayacağı final heyecanı sarmıştı bile. Bu beklentilerin ışığında Cavaliers normal sezonu 61-21 ile zirvede tamamladı. İlk turda play-offa son anda katılan Chicago Bulls ile karşılaştılar. Bulls genç ve yıpratıcı bir takımdı. O'neal sakatlığı sebebiyle yoktu ve seri içinde zaman zaman zorlansalarda Bulls'u 4-1 ile geçmeyi başardılar. Diğer taraftan Miami Heat'i aynı skor ile geçen Boston Celtics ile konferans yarı finalinde eşleştiler.

"2008'İN RÖVANŞI"

2008 yılında Celtics, Cavaliers'ı konferans finalinde geçmiş, Lakers'ı da yenerek NBA şampiyonluğuna ulaşmıştı. Lebron James ve Cavaliers için intikam vakti gelmişti. Ayrıca sezon içindeki maçlarda Cavaliers, Celtics'i zorlanmadan yenmişti. Kısaca maçları hatırlarsak, evindeki ilk maça tutuk başlayan Cavaliers Lebron James'in 35 sy - 7 as - 7 rb ile maçı 101-93 kazandı. Sorun yoktu. İkinci maçı da kazanması beklenen Cavaliers, Celtics karşısında etkili olamayıp 104-86 ile maçı kaybetti. Lebron James ise bu maçta kurtarıcı rolünden uzak kalarak maçı 24 sy - 4 as - 7 rb ile tamamladı. Ancak bu skordan sonra bile otoriteler Cavaliers için felaket tellalığı yapmıyordu. Ne de olsa rakip Celtics ve zorlu NBA play-offları için bu skorlar sürpriz sayılmazdı. Benim düşüncem ise Lebron James isterse, bu maçı Celtics'in hiçbir şekilde kazanamayacağı şeklindeydi. İşte sorun da buydu, Lebron James kazanmak istemiyordu.
3. maçta otoritelerin haklı, benim ise eleştirimde haksız olduğum görüldü ve Celtics'teki ilk maçta Lebron James kendisinden beklenen patlamayı 38 sy - 7 as - 8 rb ile yapıyor, Celtics daha ilk yarıda maçı kaybediyordu. (124-95) Cavaliers açısından işler yoluna girmiş gözükürken Celtics'in ayağa kalkması artık zor görünüyordu.

"SONUN BAŞLANGICI"

Bu tarihi mağlubiyete Celtics'in bir cevabı olacağı düşünülüyordu ve 4. maç çok zor geçecekti. Ben Lebron James'in 3. maçta olduğu gibi, isterse Cavaliers'in Celtics'i yeneceğini düşünüyordum. Maç beklendiği gibi çok zor geçti son çeyreğe 2 sayı önde giren Celtics maçı 97-87 kazandı. Son çeyreğe başa baş girildiği halde Lebron James ortalıklarda görünmüyor, kendini zorlamıyor, maçı kazandıracak hamleleri yapmıyor yada benim iddia ettiğim gibi yapmak istemiyordu. Bir sorun vardı, bu açıkça görünüyordu. 2-2 olmuştu seri ve artık kaybedilecek bir maçın talafisi yoktu. Ortak görüş 5. maçta Lebron James'in son maçın da etkisiyle patlama yapacağı yönündeydi. Ancak maç Lebron James ve Cavaliers için tam bir fiyaskoya dönüştü. Maça hızlı başlayan ve kontrolü elden hiç bırakmayan Celtics maçı 120-88 gibi tarihi birfarkla kazanıyor, hayalkırıklığı yaratan Lebron James ise maçı 14/3 isabetiyle 15 sy - 7as - 6 rb ile tamamlıyordu. Lebron James'e bir şey olmuştu ama kimse ne olduğunu çözemiyordu. 3-2 öne geçip seriyi evine taşıyan Celtics'e karşı, otoriteler yine de normal sezondaki performansında hatırına, Cavaliers'e seriyi eşitleme şansı veriyorlardı. Ben de Cavaliers ve Lebron James için umudumu korumaya devam ediyordum. 6. maç genelde başa baş bir mücadeleye sahne oldu. Bu süreçte bizler Lebron James'den bir patlama yapıp maçı almasını beklerken Lebron James kıvılcım gibi bir yanıp bir sönüyor, istikrarsız bir oyun sergiliyordu. Ancak maçı seyreden herkes Lebron James'in kafasında bu maçı kazanma düşüncesinin olmadığını, iyi oynamış olduğunu göstermek için maça asıldığını, en kritik anlarda ortalıkta görünmediğini açıkça görüyorlardı. Lebron James'in bu maçta ve isterse her maçta 40 sy - 10 rb - 10 asyapacak kapasitesinin olduğunu tüm ABD biliyor ama Lebron bilerek yada bilmeyerek kazanmayaoynamıyordu. Üstelik karşısındanda da onu savunan 35'ine merdiven dayanan Ray Allen ve Paul Pierce vardı. 6. maçı 94-85 kaybeden Cavaliers'da "Kral"ın 21/8 ile 27 sy - 10 as - 19 rb'lık performansı bile kimseyi tatmin etmiyordu çünkü esas sorun şuydu; Lebron James elenmek istiyordu.

"LEBRON JAMES'İN AMACI"

Lebron James seri boyunca elinden geldiğince oynamak istedi de, ancak bu kadar mı yapabildi yoksa oynamak mı istemedi? Lebron James'in kariyerini ve kapasitesini bilenler için çok kolay bir soru. Lebron James elenmek istedi. Şahsi kanaatim; Lebron James, “oynuyorum işte, elimden geleni yapıyorum, her sene önemli oyuncuları da alıyoruz ama olmuyor, bu takımla bu organizasyonla bu koçla olmuyor” mesajını vererek takımdan kaçma planlarını uygulamaya koymuş olmasıdır. Lebron James'e sormak gerekir, medem böyle bir planın vardı neden sezon içinde 61-21 yaptırdın takımına ve neden 29 sy - 7 rb - 7 as'lik bir performans gösterdin? Hem madem böyle bir planın vardı, bunu da uygulamaya koydun, ama bunubu kadar açık seçik bir şekilde nasıl belli ettin? Milleti aptal mı sandın?
Diğer bir ihtimalde, Lebron James takımını şampiyon yaparsa Cavaliers'dan ayrılamayacak düşüncesinin olması. Ama Lebron James takımını şampiyon bile yapsa, ayrılmak istiyorum derse kim karşı çıkabilirdi ki?
Yoksa Lebron James olası bir Lakers finalinde Kobe Bryant'tan mı korkmuştu acaba? Lebron James'i tanıyan biz NBA severler için bu ihtimal dışı bir seçenekti, bu iddiayı ancak Lebron James'i tanımayan, NBA'yı uzaktan takip edenler dillendiriyordu, zaten kamuoyunda da bu ihtimal üzerinde pek durulmadı.
Olan biz NBA koliklere oldu, senelerden beri beklediğimiz O'neal-Kobe, Kobe-Lebron, Cavaliers-Lakers finalinden mahrum olduk? Acaba finale çıksalardı ne olacaktı sorusu yıllarca zihinlerimizi meşgul edecek malesef.

LEBRON JAMES'E YAKIŞAN NEYDİ?

Bizlerin Lebron James'den beklentisi her maç coşarak takımını coşturarak ama tüm gücüyle, takımını taşımasıydı. Önemli olan tüm gücüyle oynamaktı, NBA finali, konferans olur yada olmazdı sorun değildiama böyle milletin gözüne soka soka kaçak oynayarak Cavaliers'den kaçmak ona hiç yakışmadı. Madem ayrılmak istiyordun, tüm gücünü gösterdikten sonra ayrılmak istiyorum demene de zaten kimse karşı çıkmazdı, bu takımla olmuyor diyerek insanlar sana hak verirdi.Lebron James daha 26 yaşında önünde çok uzun bir kariyer var. 10-15 sene sonra basketbolu bıraktığında çok iyi bir oyuncu olarak anılacaktır ancak o hiçbir zaman büyük oyuncular sınıfına giremeyecektir.
Basketbol tarihi, basketbolseverler Lebron James'in bu ihanetini hiçbir zaman unutmayacaktır.

15 Ekim 2010 Cuma

TÜRKİYE KUPASI'NIN ARDINDAN

2005 yılından itibaren değişik bir formatla oynanmaya başlayan Türkiye Kupası, bu sene de birbirinden zorlu karşılaşmalar ile basketbolseverlere keyif yaşattı. Geçtiğimiz 5 yılda olduğu gibi 4 ayrı ilimizde oynanan eleme grubu karşılaşmaları sonucunda gruplarında ilk iki sırayı alan takımlar, 8'li finale katılmaya hak kazandı. Bazı takımlar gruplarında oynadığı maçlarda rakiplerine şans tanımayarak yenilgisiz 8'li final vizesi alırken, bazıları da gruplarında ikinci olabilmek için averaj hesapları yapmak durumunda kaldılar. Balıkesir, Ordu, Gaziantep ve Antalya'da gerçekleştirilen Türkiye Kupası'nda A Grubu'nda Aliağa Petkim, B Grubu'nda Efes Pilsen, C Grubu'nda Fenerbahçe Ülker ve D Grubu'nda Beşiktaş Cola Turka tüm karşılaşmaları kazanarak 8'li finale katıldılar. İkincilik için kıran kırana bir mücadelenin yaşandığı A ve C Gruplarında üçlü averaj ile rakiplerini geride bırakmayı başaran Banvit ve Medical Park Trabzonspor'un yanı sıra Galatasaray Cafe Crown ve geçtiğimiz yıl 2. Lig'den Beko Basketbol Ligi'ne yükselen Olin Edirne Gençlik 8'li finale kalmış olBu sezonki Türkiye Kupası'nda en büyük sürprizi hiç kuşku yok ki, basketbolda ve futbolda 1. liglerde göremediğimiz Edirne'yi temsil eden Olin Edirne Gençlik yaptı. Geçtiğimiz sezon büyük bir başarı göstererek Medical Park Trabzonspor ile Beko Basketbol Ligi'ne yükselmeyi başaran Olin Edirne Gençlik, B Grubu'nda Pınar Karşıyaka ve Antalya Büyükşehir Belediyesi gibi zorlu rakipleri karşısında aldıkları galibiyetler ile Efes Pilsen'in ardından 8'li finale kaldı. B Grubu'nda oynadığı ilk karşılaşmada Efes Pilsen'e karşı son saniyeye kadar galibiyeti kovalayan Trakya temsilcisi taraflı tarafsız herkesin gönlünü fethetti.
Bazı takımlar için mutlu biten Türkiye Kupası eleme grubu karşılaşmalarının bazı takımlara da ciddi mesajlar verdiğini söyleyebiliriz. Bu takımların başında Türk Telekom gelirken diğer takım ise üçlü averaj ile 8'li finale kalabilen Banvit'tir. Yeni bir yapılanmaya giden Türk Telekom, fikstürün de getirmiş olduğu şansızlıkla Beşiktaş Cola Turka ve Galatasaray Cafe Crown gibi güçlü rakiplerine boyun eğdi ve elendi. Güçlü rakiplere elendiyse neden olumsuz sinyal aldınız diye düşünebilirsiniz. Ancak Türk Telekom, Galatasaray Cafe Crown ile kupanın son gününde adeta bir final mücadelesi yaptı. Kazananın finallere kalacağı karşılaşmada Galatasaray Cafe Crown, Schumpert, Shipp ve Rochestie gibi ilk beş oyuncularından yoksun olmasına rağmen rakibini 18 sayı farkla mağlup etmeyi başardı. Bize göre Türk Telekom'un Türkiye Kupası'ndan elenmesindeki en büyük etken, teknik kadronun ligin başlamasına sayılı günler kala yapmış olduğu transferleri henüz takım arkadaşlarına alışamamışken bu zorlu rakiplere karşı uzun süre sahada tutmasıdır. Her ne kadar 8'li finale yükselme başarısı gösterse de A Milli Basketbol Takımımızın teknik kadrosunda yer alan Orhun Ene'nin antrenörlüğünü yaptığı Banvit, kötü bir grafik sergilemeye devam ederek taraftarlarını şaşkına çevirebiliyor. Avrupa'da yaşanan sıkıntılı karşılaşmalar sonrası Euroleague elemelerini geçemeyen Banvit, TÜBAD ile ortaklaşa organize ettiği turnuvada da umut vermedi. Tüm bu olumsuz havaya rağmen tüm otoriteler Türkiye Kupası eleme grubunda Türk Telekom'a nazaran daha kolay bir kura çekmiş olan Banvit'in rahatlıkla 8'li finale kalacağını düşünüyordu. Hazırlık döneminde iyi bir performans gösteremeyen Banvit, grupta sadece Erdemir'i yenebilmesine rağmen Erdemir'in Mersin Büyükşehir Belediyesi'ni yenmesi ile sevinmiş oldu. Geçtiğimiz yıl başarılı bir sezon geçiren Banvit'in bu sezon nasıl bir performans göstereceğini bekleyip göreceğiz. Ancak Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belli.

4 Ekim 2010 Pazartesi

RAKOCEVİC'İN EFES PİLSEN'İ

Geçtiğimiz sezon Beko Basketbol Ligi final serisinde Fenerbahçe Ülker'e kaybeden Efes Pilsen'de Antrenör Ergin Ataman ile yollar ayrıldı. Kısacası tüm sezon boyunca yaşanan sıkıntıların faturası Ergin Ataman'a kesildi. Özellikle sezon başında Kerem Gönlüm'ün aldığı doping cezası ile planları alt üst olan Ergin Ataman, bunun üzerine Igor Rakocevic ile de basına yansıyan sorunlar yaşadı. Ayrıca büyük umutlarla transfer edilen Bostjan Nachbar'ın da yeterli performansı gösterememesi Ergin Ataman'ın başarısızlığı olarak yansıtıldı. Ergin Ataman görevi devraldığında Playoff serilerinde Fenerbahçe Ülker'in 12-0'lık üstünlüğü vardı. Ergin Ataman, döneminde bu hezimeti ortadan kaldırmayı başaran bir antrenör olarak Efes Pilsen'in geçmiş yıllarda kazanmış olduğu Euroleague başarılarının üzerine çıkamaması gönderilmesine zemin hazırladı. Nasıl ki Ergin Ataman'ın geçtiğimiz sezon ki performansı eleştirilebilir ise Tuncay Özilhan haricindeki Efes Pilsen yöneticilerinin de ne kadar basiretsiz olduğu da sorgulanabilir. Dışarıdan bakıldığında görünen tablo geçtiğimiz sezon yaşanan Antrenör Ergin Ataman-İgor Rakocevic sürtüşmesinin kazananının İgor Rakocevic olduğudur.
Hatırlamak gerekirse, antrenmanlarda takındığı tavırlar, maçlarda yaptığı basit hatalar bir araya gelince Maccabi Tel Aviv karşılaşmasında oyun kenarına alınan İgor Rakocevic, Ergin Ataman'a tabiri caiz ise horozlanmıştı. Bu yaşanan olay sonrası Efes Pilsen'li yöneticilerin İgor Rakocevic'e gereken cezayı vermesi gerekirken, fatura Ergin Ataman'a kesildi. Diyelim bu oyuncuyu maddi anlamda zarar görmemek adına göndermediniz. O zaman sezon sonunda nasıl Ergin Ataman ile sözleşme yenilemediyseniz, bu disiplinsiz hareketi sonrasında bu oyuncu ile de ilişiğinizi kesebilirdiniz. Acaba Efes Pilsen'li yöneticiler, Ergin Ataman'ın yerinde Zeljko Obradovic, Dusan Ivkovic veya Panagiotis Yannakis gibi yabancı antrenörler takımın başında olsaydı aynı muameleyi onlara da yapabilirler miydi? Bütün bunlar bir kenara bu sezon takımın başına getirilen Velimir Perasovic, İgor Rakocevic'in Tau Ceramica'dan antrenörü. Anlaşılıyor ki Efes Pilsen'li yöneticiler, basketbol oluşumunda dümeni geçtiğimiz sezon antrenörüne "horozlanan" İgor Rakocevic'e bırakmış. Son soru, acaba Efes Pilsen bu sezon başarısız olursa, yöneticiler, istifa edebilecekler mi?

2 Ekim 2010 Cumartesi

YENİ ANTRENÖR VE SİSTEMİ İLE FENERBAHÇE ÜLKER

2007 sezonunda göreve gelen Bogdan Tanjevic'in sezon sonunda ayrılması ile Fenerbahçe Ülker'de yeni bir yapılanmaya gidildi. Geçtiğimiz sezon Futbol Şubesi'nde uygulanmış olan sportif direktörlük modelini andıran sistem bu sezon da Basketbol Şubesi'nde uygulamaya konuldu. Bu doğrultuda Aydın Örs'e "Genel Koordinatörlük" görevi verildi ve antrenör olarak da Valencia'da EuroCup şampiyonluğu yaşayan Neven Spahija ile anlaşıldı. Geçtiğimiz sezon Efes Pilsen ile oynanan Final serisinde Antrenör Bogdan Tanjevic'in rahatsızlığı üzerine dümeni devralan Yardımcı Antrenör Ertuğrul Erdoğan ise aynı görevini sürdürecek. Yönetim anlamında kısa bir süre içinde büyük değişiklikler yaşanan Fenerbahçe Ülker'de geçen sezon Futbol Şubesi'nde yaşanan problemlerin Basketbol Şubesi'nde de görülüp görülemeceği tartışılırken, Fenerbahçe Ülker, hazırlık maçlarında gösterdiği performans ile bu düşünceleri dağıtmış gibi görünüyor.
Geçen sezon kadroda yer alan oyunculardan Semih Erden, Ömer Aşık, Rasim Başak ve Gordon Gricek ile yollarını ayıran Fenerbahçe Ülker, bu sezona Darius Lavrinovic, Marko Tomas, Kaya Peker, Rasid Mahalbasic ve Engin Atsür transferleri ile başladı. Genel Koordinatör Aydın Örs'ün sezon başında kadroda düşünmediği Lynn Greer, Engin Atsür'ün Dünya Şampiyonası hazırlıkları sırasında sakatlanması ile takımda kalmış oldu. Sezonun ilk hazırlık maçını, iddialı bir sezon geçirme parolasıyla antrenörlüğe Faruk Akagün'ü getiren Türk Telekom ile yaptı. Pota altını çok iyi kullanan Fenerbahçe Ülker, rakibini 10 sayı farkla 72-62 mağlup etmeyi başardı.
TÜBAD ve Banvit'in organize ettiği turnuvada Marko Tomas, Darius Lavrinovic, Engin Atsür, Mirsad Türkcan ve Roko Leni Ukic'ten yoksun bir kadro ile 3 maç yapan sarı lacivertliler sadece Olympiakos'a kaybetti. Olympiakos'un kadrosu ve Fenerbahçe Ülker'in kadro eksikliği göz önüne alınırsa, bu yenilgi o kadar da önemli değil. Önemli olan Fenerbahçe Ülker'in gün geçtikçe sezon içerisinde benchte kullanabileceği oyunculara bu turnuvada uzun süreler vererek onları tam anlamıyla hazır hale getirebilmesidir. Bu bağlamda şans verilen ilk 5 başlaması öngörülmeyen Can Maxim Mutaf (4 maçta 27 sayı), Rasid Mahalbasic (3 maçta 14 sayı) ve Erbil Eroğlu (3 maçta 8 sayı) gibi oyuncuların takıma uyumu ve özgüven eksiklikleri de giderilmiş oldu. Geçen sezon Semih Erden ve Ömer Aşık'ın arkasında yer aldığı için fazla süre alaman Oğuz Savaş (4 maçta 42 sayı), kendisine inanıldığı zaman neler yapabileceğini hazırlık maçlarında gösterdi. Aynı şekilde gelişimini her sene sürdüren Emir Preldzic de(4 maçta 50 sayı - 10 asist) Ukic'in yokluğunda takımı iyi bir şekilde yönetti. Ömer Onan da Dünya Şampiyonası'ndaki grafiğini hazırlık maçlarında da sürdürerek gerektiği zamanlarda sorumluluk alabileceğini göstermiş oldu. Pota altında güçlü bir takım olabilmek adına yapılan transferlerden biri olan Kaya Peker (3 maçta 20 sayı), performanası ile Fenerbahçe Ülker'e büyük katkılar vereceğini ispatladı. Bu takıma Marko Tomas, Roko Leni Ukic, Mirsad Türkcan ve Darius Lavrinovic'in de ilerleyen haftalarda katılacağını düşündüğümüzde ligin şüphesiz en büyük favorisinin derin ve kaliteli oyuncu kadrosu ile Fenerbahçe Ülker olacağı kanaatindeyim.
İlerleyen yazılarımızda da Efes Pilsen ve Fenerbahçe Ülker'in Eurolaegue gruplarını değerlendireceğiz.